Güneş’e en yakın konumdaki gezegen Merkür’deki sıcaklık zaman zaman 400 santigrat derecenin üzerine çıkabiliyor. Adını Roma mitolojisindeki Merkür’den alan bu gezegenin, gelen ısıyı koruyacak hiçbir atmosferi bulunmuyor. Bu nedenle gezegendeki sıcaklık, diğer gezegenlere göre daha çabuk değişiyor. Örneğin gündüz 400 derece olan sıcaklık, gece kutup bölgelerinde -173 dereceye kadar düşebiliyor. 
Araştırmacılar, Güneş’e en yakın gezegen Merkür’ün bir zamanlar yaşam için gerekli organik molekülleri içerebileceğini ortaya koydu. Merkür’ün parçalanmış kayaçlar, uyumsuz tepeler ve çökmüş kraterleri bulunan “kaotik arazi” ismi verilen bölgelerine odaklan bilim insanları, 50 yılı aşkın süredir gezegenin uzak bir noktasında devasa bir göktaşı çarpmasının etkisinin gezegen boyunca yayıldığını ve yarattığı depremlerle Merkür’ün bu kaos içindeki bölgelerini ortaya çıkardığını düşünüyordu. Ancak 2011’le 2015 arasında NASA’nın Merkür yörüngesinde bulunan MESSENGER uydusundan toplanan verileri analiz eden yeni araştırmaya göre, bu arazinin çarpışma sonrası depremlerle oluşması mümkün değil. Çünkü araziler çarpışma kraterinin oluşmasından 2 bin yıl sonra meydana gelmiş. 
Merkür’de bulunan söz konusu düzensiz bölgelerin en kolay açıklaması, yüzey altında katıdan, sıvıdan ya da gazdan kolayca hal değiştirebilecek elementlerin bulunması ve bunların yüzeye çıkan magmayla birlikte ısınması. Gaza dönüşerek genişleyen maddeler yukarıdaki araziye kuvvet uygulayarak bu karmaşık arazilere neden olmuş olabilir. Bu büyük hacim değişikliklerini yaratabilecek, çabuk buharlaşan maddelerin önemli bir adayı da bildiğimiz yaşamın vazgeçilmez molekülü olan su. 
Bilim insanı Jeffrey Kargel, yüzeyin hemen altında sıcakların çok daha düşük ve hatta bazı canlı formları için rahat bile sayılabileceğini dile getiriyor. Merkür’de su ve yaşam olup olmadığı sorusu, daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyuyor. Ancak araştırmacı Dr. Rodriguez’e göre, eğer Dünya’da hayat varsa, uzayın başka bir yerinde de yaşam mutlaka vardir.
Araştırmacılar, Güneş’e en yakın gezegen Merkür’ün bir zamanlar yaşam için gerekli organik molekülleri içerebileceğini ortaya koydu. Merkür’ün parçalanmış kayaçlar, uyumsuz tepeler ve çökmüş kraterleri bulunan “kaotik arazi” ismi verilen bölgelerine odaklan bilim insanları, 50 yılı aşkın süredir gezegenin uzak bir noktasında devasa bir göktaşı çarpmasının etkisinin gezegen boyunca yayıldığını ve yarattığı depremlerle Merkür’ün bu kaos içindeki bölgelerini ortaya çıkardığını düşünüyordu. Ancak 2011’le 2015 arasında NASA’nın Merkür yörüngesinde bulunan MESSENGER uydusundan toplanan verileri analiz eden yeni araştırmaya göre, bu arazinin çarpışma sonrası depremlerle oluşması mümkün değil. Çünkü araziler çarpışma kraterinin oluşmasından 2 bin yıl sonra meydana gelmiş. Merkür’de bulunan söz konusu düzensiz bölgelerin en kolay açıklaması, yüzey altında katıdan, sıvıdan ya da gazdan kolayca hal değiştirebilecek elementlerin bulunması ve bunların yüzeye çıkan magmayla birlikte ısınması. Gaza dönüşerek genişleyen maddeler yukarıdaki araziye kuvvet uygulayarak bu karmaşık arazilere neden olmuş olabilir. Bu büyük hacim değişikliklerini yaratabilecek, çabuk buharlaşan maddelerin önemli bir adayı da bildiğimiz yaşamın vazgeçilmez molekülü olan su. Bilim insanı Jeffrey Kargel, yüzeyin hemen altında sıcakların çok daha düşük ve hatta bazı canlı formları için rahat bile sayılabileceğini dile getiriyor. Merkür’de su ve yaşam olup olmadığı sorusu, daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyuyor. Ancak araştırmacı Dr. Rodriguez’e göre, eğer Dünya’da hayat varsa, uzayın başka bir yerinde de yaşam mutlaka vardir.
